top of page

Uzm. Dr. Hıdır Arslan

arslanh@me.com

 

Adli Tıp Uzmanı, Diyaliz Hekimi

DÄ°HED Genel Sekreteri

SaÄŸlık Bilimleri Üniversitesi
Bakırköy Dr. Sadi Konuk EÄŸitim ve AraÅŸtırma Hastanesi

DÄ°YALÄ°Z KAN AÄžLIYOR !

​

‟Bir gün eÅŸek, aslan ve tilki hep beraber avlanmaya çıkmışlar. Her ne avlarlarsa bölüp birbirlerine pay edeceklermiÅŸ. Sonra kocaman bir geyik ele geçirmiÅŸler ve aslan pay etme iÅŸini eÅŸeÄŸe vermiÅŸ. EÅŸek düÅŸünmüÅŸ, taşınmış nasıl pay edeceÄŸini bilememiÅŸ. Sonunda geyiÄŸi üç eÅŸit parçaya ayırmaya karar vermiÅŸ. Fakat aslan eÅŸeÄŸin kendisine uygun gördüÄŸü paya o kadar sinirlenmiÅŸ ki zavallı eÅŸeÄŸin üstüne atlayıp onu bir pençeyle yere sermiÅŸ.

 

Sonra aslan pay etme iÅŸini tilkiye vermiÅŸ. Fakat tilki eÅŸeÄŸin başına gelenlerden sonra o kadar korkmuÅŸ ki, üç parçaya bölünen geyiÄŸin etini de aslana vermiÅŸ. Aslan ise tilkinin bu yaptığı karşısında çok memnun olmuÅŸ. Daha sonra tilkinin yanına yaklaşıp sırtını sıvazlamış;


– Akıllı Tilki, sen bu terbiye ve nezaketi nereden öÄŸrendin bakalım diye sormuÅŸ?


Tilki ise;


– Size hakikati söyleyeceÄŸim efendim demiÅŸ.


Ben bu terbiye ve nezaketi ÅŸurada yatan eÅŸekten aldım demiÅŸ. ” (La Fontaine'in Masalları, Orhan Veli Kanık, YAPI KREDÄ° YAYINLARI)


DoÄŸrusu diyalizin aÄŸlama devirleri geride kaldı. Türkiye’de böbrek yetmezliÄŸi çevresinde ÅŸekillenmiÅŸ her hizmet alanı, deyim yerindeyse kan aÄŸlıyor. ‟Devlet önce al paranı sektöre gel gel yapar, sonra yükü üstüne verdi mi, piÅŸman eder” derdi bir özel giriÅŸimci. 


Ülkemizde böbrek yetmezliÄŸi hastalığı ile yaÅŸam savaşı veren hastalarımız ve bu savaÅŸta hastalara hizmet veren, baÅŸta saÄŸlık çalışanları olmak üzere, tüm taraflar büyük sıkıntılar içinde bulunuyor. 


Hemodiyaliz tedavisi alan kronik sorunlu hastalar, hem kronik çoklu organ yetmezliÄŸi tablosu, hem de psikiatrik süreçler içinde zor hasta grubundadır. Sosyo-ekonomik konumlamada toplumun orta-zayıf gelir kesimlerinde, hasta yoÄŸunluÄŸu artar. Böbrek yetmezliÄŸi nedeni ile nefroloji ya da iç hastalıkları polikliniklerince izlenmesi gereken hastalar, kamu hastanelerinde randevu almakta zorlanıyor. Randevu alıp hastaneye gitse sorunlarının bir tek hastanede, tek klinikte, basit yollar ile çözülmesini ummak saflık olur. Randevu aldıkları hekimler sürekli deÄŸiÅŸir, yine de merkezi randevu-özel hastane destekli sistemde, hastanın ümitle hastane hastane gezme lüksü mevcuttur. Ülkemizde poliklinik hekimliÄŸi hizmeti bitirilmiÅŸtir, hekimler artık tetkik isteme, ilaç yazma görevlisidir. Acil ya da yoÄŸun bakıma düÅŸen böbrek hastasının kaderi, büyük ihtimalle yaÅŸam kaybıdır.


Nefroloji polikliniklerinde çalışan yan dal asistanları yüksek hasta yükü ve hocalarının eÄŸitime katkı verememesinden ÅŸikayetçidir. Hocalar ekonomik beklentilerine cevap vermekten uzak duran kamu hastanelerinden uzaklaÅŸma, mümkünse; kendilerine muayenehane ve özel hastanelerde gelecek oluÅŸturma derdindedir.

 

Diyaliz merkezi sahipleri döviz kuruna baÄŸlı sarf malzemesi, cihaz, asgari ücret, vergi, sigorta, atık gideri, yemek gideri, servis gideri derken kurla yatıp kur ile kalkıyor.  Son 10 yıldır sektörde olmaktan memnun iÅŸletmeci görmek, giderek imkansız hale geldi. Akaryakıt fiyatları 10 yıl içinde 2-3 kat artarken, diyaliz patronları diyaliz seans ücretine yapılan %22 zam ile bu iÅŸin yapılamayacağını haykırmaktan yorulmuÅŸ. Ä°ÅŸletmeci cenahı maliyetleri nasıl düÅŸürebilirim, sektörden saÄŸlığımı kaybetmeden, nasıl çıkabilirim hesabı içinde.


Bir diyaliz hekimi, özel diyaliz merkezinde 150-200 hastanın tüm tedavisini sırtına almış ve bu yükün ağırlığı altında eziliyor.  Hekimler, gelir artırmak kaygısı ile kanunsuz da olsa uzun çalışma saatlerine katlanmaktadır.  Hekimler erken evrede mesleki deÄŸersizleÅŸme, yorgunluk, bitkinlik ile karşılaşırlar. Pek çok hekim sektöre uzun yıllar deÄŸerli katkısı olabilecek iken, hemodiyalizden baÅŸka alanlara gitmiÅŸtir, gitmiÅŸ demek hafif kalır hekimler adeta sektörden kaçmıştır. Hekimlerin, kronik hasta sorunu dinlemekten, kendi sorunlarını anlatmaya bile güçleri kalmamış iken, nereye gittiÄŸini bilmeden gitmiÅŸ olması da bir ihtimaldir. Günümüzde kamu hastanelerinde büyük ÅŸehirler dışında diyalizde nadiren diyaliz hekimi vardır.  Hasta tedavisi diyaliz hemÅŸiresinin bilgisine ve tecrübesine, konsültan hekimin uzaktan desteÄŸine bırakılmıştır.


Onlarca yılını hemodiyalize vermiÅŸ tecrübeli diyaliz hemÅŸiresi, mesleki tatminsizlik, yorgunluk, yetersiz kazanç vb. nedenler ile saç ekiminde, aile hekimliÄŸi merkezleri veya iÅŸ yeri hemÅŸireliÄŸi alanında yer bulmaya çalışıyor. HemÅŸireler alıştığı hastalarını, diyaliz ailesini gözleri ıslak terk ediyor. 


2000’li yıllar ile beraber devletin motive ettiÄŸi-modere edemediÄŸi plansız özel saÄŸlık sektörü geniÅŸlemesi, deÄŸiÅŸen saÄŸlık politikaları ile hemodiyaliz sektöründen de ciddi sayıda hemÅŸire, özellikle kamu hastanelerinde çalışmak üzere sektörden çekildi. Çalışan hemÅŸire darlığının oluÅŸtuÄŸu 2006-2010 döneminde özellikle Türkiye'de diyaliz sektöründe aktif yabancı sermayeli kurumlar, çalışacak hemÅŸire sorununa çözüm bulmak amacı ile oluÅŸturan “Diyaliz TeknikerliÄŸi” projesine burs, promosyon vb. ciddi destekler verdiler.  Projenin amacı diyalizde çalışacak etkin, yetkin, donanımlı hemÅŸire yetiÅŸtirmekti. DüÅŸük ücretle çalışacak saÄŸlık ordusu yaratmak olgusu, eÄŸitim kurumlarının plansız eÄŸitim sistemini deÄŸiÅŸik manevralar ile kandırmaları ve daha fazla öÄŸrenci alımları ile ortaya çıkmıştır. Kendilerine 4000-5000 TL maaÅŸla iÅŸ bulabilecekleri inandırılan, kandırılmış 10.000 pırıl pırıl genç, asgari ücretle bile sektörde iÅŸ bulma ümitlerini kaybetti, gelecekten bir beklentileri olduÄŸunu iddia etmek çok zor. 


Kalp Damar Cerrahisi, Radyoloji uzmanları SGK tarafından layık görülen, geliÅŸmiÅŸ ülkelere göre yok sayılacak ekonomik bütçelerle hastalara damaryolu oluÅŸturmaya çabalamaktadır. Damaryolu oluÅŸturulması nerede ise böbrek nakli ünitelerince sübvansiyon ile yürümektedir. Özel sektör içinde özellikle giriÅŸimsel radyoloji alanında hizmet veren hekimlerin baÅŸarıları takdire deÄŸerdir, tabii ticari çabalar olduÄŸunu kabul ediyoruz. Kamu idaresinin damaryoluna karşı duyarsızlığı binlerce hastanın ölümünden sorumlu olabilir mi?


Böbrek yetmezliÄŸi tanı ve tedavisi; uzmanlaÅŸmış ekiplerin yanında yüksek miktarda ekonomik kaynak da gerektirir.


SaÄŸlık planlamacısı, ödemeci, denetçi vb. kamu kurumları tarafından tüm kaynaklar iÅŸ iÅŸten geçtikten sonraki pahalı tedavilere ayrılmıştır. Hemodiyaliz ve periton diyalizine yılda hasta başına 30.000-40.000 TL tedavi giderleri ayrılırken; bu hastaların son dönem böbrek yetmezliÄŸine varmasını önleyecek takip, tedavi ve hasta eÄŸitim projelerine kaynak ayrılmıyor.


Bu sorunların ağırlığı altında bu alanda çalışanları temsil eden dernekler, sorunlara sadece kendi pencerelerinden bakıyor. Bu bakış açısı sorunların gerçek nedenlerini ve doÄŸru çözümleri bulmayı imkansızlaÅŸtırıyor.


SaÄŸlık Bakanlığı ve SGK bu sorunların altında ezilmese de ne yapacağını bilemez durumdadır. DoÄŸrusu ülkemizde her bireye sirayet eden yarın kaygısı devlet idaresine de bulaÅŸmış durumdadır. Ankara’da ülkemizde saÄŸlık sisteminin gelecek 10 yılı konusunda kesin görüÅŸ verebilecek bir tek insan bulmak imkansızdır. Kamu, ülkenin tüm kaynaklarını yerinde ve doÄŸru projelere kullanmak sorumluluÄŸu altındadır. Kamu adına iÅŸ yapanlar için çare, her yıl Antalya’da yapılan Nefroloji Kongresi’nde yapılan Yuvarlak Masa Toplantısı’ndan kaçmak deÄŸildir. Sektörün paydaÅŸları ile bir arada olmak kamu yöneticisi, yürütme sorumluluÄŸu taşıyan arkadaÅŸlara sektörün gerçeklerini öÄŸretebilirdi. SaÄŸlık sisteminde hizmet yükünün % 60 yükünü taşıyan bir sektörü muhatap kabul etmemek nasıl bir kamu yönetimi anlayışıdır?


Hemodiyaliz, Periton Diyalizi tedavilerini öldürücü tedaviler diyerek hastaları erken evrede organ nakline yönlendiren,  böbrek nakli gerçekleÅŸtiren sektörde bir gün hata yaptığını anlayacaktır. Organ nakli rakamlarının sabite yakın durması, artmaması diyaliz kliniklerinin direnci nedeni ile deÄŸildir. Bu sorun Türkiye özel sermaye iÅŸletmelerinin her zaman olduÄŸu gibi organ nakli alanında da plansız, vahÅŸi yayılmacı-geniÅŸlemeci anlayışındandır. Planlayıcı, denetçi kamu çalışanları nerede derseniz onlar daha önemli denetimler için bilgi ve görgülerini artıracak Orta Asya, Arabistan, Afrika turlarında olabilirler.


Her ne kadar kamu tarafından özel sermayeli kurumlar ödeme miktarı ile özendirilerek, haklı olarak organ nakli göÄŸe çıkarılmıştır. Halihazırda son dönem böbrek yetmezliÄŸi maÄŸduru tüm hastaların % 80’den fazlası konvansiyonel diyebileceÄŸimiz hemodiyaliz, periton diyalizi ile yaÅŸamlarını sürdürmektedir.


60.000 hemodiyaliz tedavisi gören hasta ailesinden ve toplumdan yeterli desteÄŸi görmediÄŸini düÅŸünürken, hasta dernekleri “Organ bağışı artarsa tüm hastaların sorunları çözülür” gibi mesajlar verme fikrinden kurtulmalıdır. Hasta dernekleri gibi diÄŸer meslek örgütlerinin de, her yıl ölen 10.000-12.000 diyaliz hastasının niye öldüÄŸünü veya bu ölümlerin bir kısmının önlenip önlenemeyeceÄŸi hakkında bir görüÅŸleri olmalıdır. 


Özel sermaye ve özellikle yabancı sermayeli çok uluslu ÅŸirketlerin erken dönemden beri (90’lı yılların başı) diyaliz hizmeti sektörüne gelmesi ile Türkiye’de bu alanda çok ciddi mesafe alındığı, standart tedavi modaliteleri oluÅŸtuÄŸu, belli bir yaÅŸam kalitesi saÄŸlandığı kesindir. Fakat bu büyük sermayeli kurumlar bile ya sektörden kaçıp ülkeden çıktı, ya da  faaliyeti mevcut olanlar kaçmanın yolunu aramaktadır.  Kamunun yönlendirilmiÅŸ algısı nedeni ile, Periton Diyalizi hizmeti veren kurumlar bu sahadan silinmiÅŸtir.


Vardır elbette bu sektörün de kabahatleri ancak; tüm sektörlerin sorunları, kabahatleri var. Türkiye nin GSMH nın  % 25’nin legal (kayıt içi-vergilendirilmiÅŸ) olduÄŸu bilinir. SaÄŸlık sektörü gibi illegalitenin zor olduÄŸu, hele hemodiyaliz gibi her yönüyle monitörize, ödemeci kurumun devlet olduÄŸu, kayıt dışılık oranı 0’a yakın bir sektörün açlıkla imtihanı olsa olsa keyfilikle açıklanabilir.


Peki, çözüm var mı? Devlet hem çalışma ortamı için kural koyan, hem cezalandıran, hem hizmete fiyat belirleyen, denetimlerden sorumlu, ödeme kurumu (SaÄŸlık Bakanlığı, SGK, Maliye Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, vb. ) olunca çözüm bulmak zor, devletin zırhına çarpan düÅŸer, ömrünü tamamlar. Bu süreçlerden bir ÅŸeyler öÄŸrenmiÅŸ olmak gerekir. Bu bahsi geçen iÅŸleri yapan devlet aygıtlarının yapıların hiçbiri doÄŸal olarak bağımsız deÄŸildir; siyasi erkin etkisi altındadır. Buna raÄŸmen dramatik ÅŸekilde, sivil sektör temsilcisi aygıtlar da sivil deÄŸildir. Ä°ÅŸveren derneÄŸinin neden ortadan ikiye bölündüÄŸünü bilen varsa açıklasın, beklerim. Hekim derneklerinin neden sürekli çoÄŸaldığı, bölündüÄŸünü de bilen varsa açıklasın. Süreç, haklı soru ile; acaba devlet, sivil örgütleri de mi idare ediyor dedirtecek boyuttadır. Özellikle saÄŸlık çalışanı ile tüm diÄŸer sektör paydaşı tarafların temsil edildiÄŸi, mevcut dernek çatılarından daha sivil ve daha bağımsız güçlü bir sivil yapı oluÅŸmasından geçiyor.

Yayın Tarihi:22/09/2017

bottom of page