Murat Kaymak
kaymakorg@gmail.com
Organ Nakli Koordinatörü
ANNE, ÇAYI OCAĞA KOYALIM MI?
Her “beyin ölümü” gerçek bir trajedidir. Her ölüm; kişinin kıyametidir, derler. Her ölüm biraz da erken bir ölümdür, merhumun yakınları için. Herkesin ölüme verdiği tepki de farklı olabiliyor. Bazı kişiler tam içine kapanıp gözyaşlarını içine akıtırken, bazıları ise bu son vedayı hıçkırıklarla ve çığlıklarla karşılıyabiliyor.
Bir koordinatör olarak telefonunuz çalar ve bir beyin ölümünün daha gerçekleştiğini öğrenirsiniz. Sizin aile görüşmesi için hazırlanmanız gerekir. Organ bağışı bekleyen binlerce aileye ümit olabilmeniz için bir şans doğmuştur.
Hemen hazırlanıp, hastaneye hızlı adımlarla gidersiniz. Aileyi karşınıza alır ve konuşmaya başlarsınız. “Başınız sağ olsun. Allah rahmet eylesin” diye söze başlarsınız. “Merhumun nesi oluyorsunuz, bu durum nasıl gelişti?” diye söze devam edersiniz.
Bu esnada ailede bir sessizlik olur, aileden konuşmaya hazır birini her zaman bulamazsınız. Şansınız var ise, bir yakını ıslak gözler ve acılı bir sesle konuşmaya başlar. En yakınını ebediyete uğurlamanın acı hüznünü, onsuz hayatın nasıl yaşanacağını bilmemenin yarattığı kaygıyı ve bu sona gelinmesinden sorumlu tuttuğu kişilere karşı oluşan nefreti bir arada görürsünüz.
“Ben biricik oğlumu kaybettim, sorumsuz bir şoförün hatasıyla. Hem alkollü hem de şehir içinde 100 km hızla gidiyormuş” diye söze başlar. “Çok gençti, çok çalışkandı ve niçin bu acıyı biz yaşadık” diye devam ederken gözyaşlarına boğulur. “Keşke onun yerine ben ölseydim” diye devam edilir. Babanın sözleri hıçkırıklarla kesilir ve sizde onun durumunda olmayı düşünürsünüz. Siz de gözyaşlarınızı tutamazsınız.
Her aile görüşmesi sizin yüreğinizde çakılmış bir çivi gibi iz bırakır. Onları anlamaya çalışır, acılarına ortak olmaya çalışırsınız. Ama ateş düştüğü yeri yakar. Yıllar geçse de o görüşmenin izlerini, yüreğinizden silemezsiniz. Eski görüşme kayıtları gözden geçirirken, o görüşmeyi ve acı dolu anne babayı hatırlar, gözyaşlarına hakim olamaz ve istemsiz olarak ağlamaya başlarsınız.
Geçenlerde 11 yıllık Organ Nakli Koordinatörlüğü sürecinde tuttuğum kayıtları gözden geçiriyorum. Kimler yakınlarının organlarını bağışlamış, kimler ne sebeple bağışta bulunmamış incelemekteyim. Hemen hemen her vakayı dün gibi hatırlayıp, içimi bir hüzün kapladı. Birden bağış aldığım bir vakayı görünce yüzümü bir sevinç aldı.
Organ bağışı bekleyen acılı yüzlerin, yeniden güldüğünü görmek, bu zor mesleği yapabilmemiz için bize güç ve moral verir.
Bir bağış sonrası, “Bu fedakar ailenin onayıyla aldığımız organlar kimlere hayat vermiş, kimleri çektiği acı ve ızdıraplardan kurtarmıştır acaba?” diye düşünürken, bu hastaları bir ziyaret edip, göreyim dedim. .
Hastanın yattığı servise gittim ve onu yatağında gülümserken buldum. "Ben Organ Nakli Koordinatörü Murat. Size takılan organın size ulaşmasında yer alan ekibin bir parçasıyım" dedim. 30 yaşlarında genç bir kadındı.
Minnettar bir yüzle ellerime sarıldı. Size çocuklarım için çok teşekkür ediyorum, elleriniz dert görmesin dedi. Ve konuşmaya devam etti:
Benim 3 tane çocuğum var. 6 yıldır hemodiyalize giriyordum. Babamın böbreği bana uyuyordu ama o “Belki bir gün benim de bir böbreğimde hastalık çıkar, ben o zaman ne yaparım” diyerek böbreğini bana vermek istemiyordu.
Ama benim çocuklarım, yılda bir kaç kez dedelerinin yanına gidip; “Dedeciğim, ne olur annemize bir böbreğini ver. Biz çay içiyoruz ama, annem içemiyor. Biz annemizle hep birlikte çay içmek istiyoruz” diyorlarmış. Fakat her seferinde eli boş dönüyorlar ve eve gelip ağlamaya başlıyorlardı. Bu durum ise beni daha da perişan ediyordu.
2 gün önce organ nakli merkezinden telefon açıp, bir organ bağışı olduğunu, hemen hastaneye gelmemi istediler. Çocuklarım benden daha çok heyecanlandılar. Canlarım “Anneciğim ocağa çay koyalım mı” dediler. Ben ise “Daha kesin bir durum yok. Hele bir gelen böbreğin, bana takılacağı belli olsun, ameliyatım sağ salim bitsin” diyerek onları boşuna ümitlendirmek istemedim.
Koşarak hastaneye gittim. Yapılan tetkikler ve konsey sonrası böbreğin bana takılacağı kararı çıkınca ”Çocuklar, böbrek bana takılacakmış” dedim. Çocuklar “Anne çay koyalım mı ocağa” diye tekrar sevinçle haykırdılar. Ben ise “Daha nakil olmadım, hele nakil olayım bakalım. Sonra doktor ne diyecek”deyince, üzgün üzgün telefonu kapattılar.
Böbrek nakli operasyonu bitip serviste 1 günüm geçince doktoruma: “Doktor bey, artık çay içebilir miyim?” dedim. Doktorum “Tabii ki artık istediğiniz kadar sıvı alabilirsiniz” dedi. O an dünyalar benim oldu. Hemen çocuklarımı aradım. “Böbrek nakli ameliyatım çok başarılı geçti” dedim. Çocuklar tekrar sordu “ Ocağa çayı koyalım mı?” dediler. Ben de; “ Hemen çayı ocağa koyun” dedim. Çocuklarım çayı termosa koyup hastaneye getirdiler. Hep birlikte güle oynaya çayımızı keyifle içtik.
Sohbet böyle devam ederken "Hasta benim gözlerime baktı; ”Allah sizden ve arkadaşlarınızdan razı olsun. Bana çocuklarımla hep beraber sınırsızca çay içebilme mutluluğuna tekrar kavuşturdunuz. Ayrıca bana bu böbreği bağışlayan merhumun ailesine de minnettarım. Allah merhumun yakınlarını sevdiklerine bağışlasın. Merhumun da mekanı cennet olsun” diyerek vedalaştık. Ben ise görevini layıkıyla yapmış olmanın huzuruyla bu mesleği iyi ki seçtiğimi düşündüm.
Yayın Tarihi: 03/07/2018