Op. Dr. Mesut Kösem
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı
Acıbadem International Hastanesi
DAMARYOLU 1: HEMODİYALİZİN OLMAZSA OLMAZI !
Son dönem kronik böbrek yetmezliğinin tedavisinde uygulanan yöntemler; hemodiyaliz(kan diyalizi), periton diyalizi (karın diyalizi) ve böbrek naklidir. Periton diyalizi uygulayan hasta sayısı, son yıllarda azalma eğiliminde olmakla birlikte, böbrek nakli ile izlenen hasta sayısı, artma eğilimindedir. Böbrek nakli, özellikle genç hasta grubunda yaşam süresi ve yaşam kalitesi üzerine olumlu etkiler yapmaktadır. Ülkemizde son yıllarda oluşan ivme ile, 15.000 hasta böbrek nakli yapılmış olarak hayatlarını sürdürmektedir. Son yıllarda, hemodiyalize kamunun ilgisi azalmış gibi görünse de, hemodiyaliz şu an için 60.000 hastanın yaşayabilmesine imkan sağlamaktadır.
Görüldüğü gibi hemodiyaliz, tek başına son dönem böbrek yetmezlikli hastaların %80’ninin yaşama tutunma sebebidir ve bu oran böbrek nakli ile yaşayan hasta sayısının 4 katı düzeyindedir.
Önümüzdeki yıllarda hemodiyaliz ile yaşayan hasta sayısında oransal ve sayısal artış beklenmelidir. Çünkü günümüzde, böbrek yetmezliği sebebiyle diyaliz tedavisine başlayan hastaların % 45’inden fazlası, 65 yaşın üzerindedir. Bu yaşlı hasta grubunda, birlikte bulunan hastalıklar ve yarar-zarar oranı sebebiyle, böbrek naklinin yapılabilme şansı düşüktür.
Dünya’da hemodiyaliz ile yaşayan hasta sayısı, 2.000.000 civarındadır ve bu tedavinin kalitesinin ve etkinliğinin artması için bilimsel çalışmalar devam etmektedir.
Dünya’da hemodiyalizle yaşayan hasta sayısının, A-V fistülün icadı ve yaygınlaşması ile hızla arttığını görüyoruz.1962 yılında ilk kez Brescio ve Shmino tarafından tanımlanan ve cerrah Appell tarafından oluşturulan A-V fistül hemodiyalizde bir devrim yaratmıştır. Çünkü o güne kadar hastalar kanül, katater ve şant denilen yöntemlerle, hemodiyaliz için gerekli kan sağlanıyordu. Bu yöntemler, haftalar veya aylarla ifade edilen zamanlar için, hemodiyaliz ile yaşama şansı yaratıyordu. Damaryolu sağlanmasında sorun yaşanan hastalar, kısa süre sonra hayatlarını kaybediyordu. A-V fistül’ün yaygınlaşması ile, hemodiyaliz ile yaşayan hastaların, konforlu bir şekilde, yıllarca yaşaması, mümkün hale gelmiştir.
A-V fistül, hastanın el bileğinde ve dirseğinde yapılan operasyonla, atardamar ile toplardamarın birbirine bağlanması işlemidir. Bu işlem sonrası, toplardamar genişler ve kan akımı 20-50 kat artar.
Bu nisbeten küçük gözüken operasyonun, hemodiyaliz hastası için ne kadar önemli olduğunu anlatmak için kelimeler yetersiz kalır. İyi çalışan bir fistülün, hemodiyaliz ile yaşamanın olmazsa olmazı olduğunu hepimiz biliyoruz. Çünkü diğer seçenekler, A-V greft (Yapay Damar) ve kataterlerin kullanım süreleri kısadır ve riskleri de oldukça yüksektir.
A-V greft, kendi damar yapısı yetersiz olan hastalarda, fistül operasyonunun yapay damar kullanılarak gerçekleştirilmesidir. Katater yöntemi, genellikle acil durumlarda geçici süre kullanım amacıyla veya fistül-greft şansları biten hastalarda ise uzun süre kullanım planlanarak gerçekleştirilen işlemlerdir. Katater işlemi ile, hastanın büyük toplardamarlarından, bir borucuk sistemi takılmaktadır.
Hemodiyalizin icadından bu yana, damaryolu her zaman anahtar rolünü oynamıştır. Damaryolu sağlanabilirse; hasta hemodiyalize girer ve yaşamaya devam eder. Ama unutulmamalıdır ki; damaryolu seçenekleri sınırlıdır ve önemli sayıda hasta, damaryolu şanslarının bitmesi sonucu hemodiyalize alınamadığı için, hayatlarını kaybetmektedir.
Yayın Tarihi: 27/06/2016