top of page

Uzm. Dr. Hıdır Arslan

 

arslanh@me.com

 

Hemodiyaliz Sorumlu Hekimi

Erkli Diyaliz Merkezi

 DÄ°YALÄ°Z HEKÄ°MLİĞİ 1- DÄ°YALÄ°Z HEKÄ°MLİĞİ NE OLA KÄ° ?

 

Türkiye’de eğitimin her alanında olduğu gibi, tıp eğitimi de her daim sorunlu olmuştur. Ancak tüm sorunlarına rağmen; asistan hekimlik yapmak, tıbbi disipline uymayı öğretir, mesleğin uygulama tarafını kuvvetlendirir, ekip çalışmasına ve diğer meslekdaşlarına danışarak iş yapma kültürünü kazandırır. Buna karşın diyaliz hekimi, asistanlıkta yaşanan bu süreçlerden geçmeden, nispeten kısa süreli bir eğitim sonrası, diyaliz merkezine adım atar. Artık o tek başına hastaların devasa tıbbi, sosyal ve ekonomik problemlerini çözme görevini sırtına omuzlamıştır. Artık bu büyük sorumluluk, diyaliz hekiminin kaderidir ve bu sorumluluk onu her an takip edecektir.

 

Bir hekim diyaliz hekimliğine nasıl bulaşır. Bu konuda birçok efsane duyarsınız; bazıları askerlik yaparken, hekim arkadaşı tarafından bu alanın çok iyi ve geleceğinin olacağı konusunda aklı çelinmiştir, kimi ailesinde bir diyaliz hastası olup; kendini daha fazla işe yarar hissedeceğini umduğu için bu alana bulaşmıştır. Bazıları bu işin çok kolay ve rahat olduğunu düşündüğü için, kimi ise bu işte daha fazla para kazanılıyor diye, kimisi de kongrelere çok rahat giderim diye bu diyaliz hekimliğine girer. TUS sınavıyla uğraşmak istemeyen veya bu sınavda başarılı olamayan hekim arkadaşlar, diyaliz hekimliği de nispeten bir uzmanlaşma diyerek, diyaliz hekimliğine dört elle sarılmıştır. Bazıları sağlık ocağında veya acilde çalışmaktan sıkılmıştır, bir yolunu bulup, kendine sertifika için kursu ayarlamıştır. 6 ay büyükşehirlere gidip biraz kafamı dinleyip, diyaliz sertifikası alayım diye yola koyulmuştur. Bu sertifika bir gün mutlaka işime yarar nasıl olsa diyerek bu yola sürüklenenler de vardır.

 

Bizde kaide nasıldır, zamanın tekerleği yavaş yavaş döner. Diyaliz hizmeti, emekleme aşamasında iken, her zaman ki gibi kervanın yolda düzülmesi olayı yine yaşandı. 1990’lı yılların ortalarında iken hemodiyaliz üniteleri ortaya çıkarken, bu hastalara göz kulak olacak bir doktorun olması gerektiği, kamu erkinin kafasına sokulmuştur. Bunun için bu konuda, Eğitim ve Araştırma Hastanesi veya Üniversite Hastaneleri’nde kısa süreli bir eğitim (önce 1 ay, sonradan 6 ay) sonrası pratisyen hekimlere, sertifika alarak bu işi sürekli meslek olarak yapma yolu açılmıştır. İlk olarak SSK, Üniversite veya Devlet Hastaneleri’ndeki hemodiyaliz ünitelerinde çalışan hekimler, bu sertifika olayına girmiş, sonradan dışarıdan ya da özel diyaliz merkezleri üzerinden başvurular ile hemodiyaliz sertifikalı hekim kavramı genişlemiştir. Mevzuat değişiklikleri ile kimi zaman diyaliz hekimi bir adım geriye atıldı, bazen de nefroloğlara eş tutulan konumları olduklarına inandırıldı. Bir süre sonra bu diyaliz hekimleri sistemin başına bela olur muydu acaba diye düşünüldü, bazen Amerika’da diyaliz ünitesinde doktor olmaz, şeklinde efsaneler anlatıldı. Keşke bu diyaliz hekimlerini sistemden tamamen atabilseydik ne iyi olurdu, diye düşünenler de oldu. Ama nedense, bir türlü bu diyaliz hekimlerinden vazgeçilemiyordu. Çünkü o zamanlar şimdiki kadar nefroloğumuz yoktu ve onların öncelikle poliklinik hizmeti vermesi gerekiyordu.

 

Sertifika eğitimi denilen süreçte evlere şenlikti, hekimler nefroloji hocalarının gözetiminde, asistanlık eğitimi disiplinine yakın bir sistem ile eğitim alıyorlardı. Kimi zaman klinikte nefroloji asistanının-uzmanının yapması gereken işleri yapan, kimi zaman personellik yapan, hastanenin rutin iş akışını sürdürmek için koşturan, bedava iş gücü idi. Bazen uzman gibi diyaliz kararı veren, damar cerrahı gibi katater takıp, acil hastayı diyalize alan bir kurtarıcı idi. Buraya kadarı, ülke gerçeklerine göre, anlaşılabilir olsa da; hekim eğitimini bitirip sertifikasını cebine koyarak, diyaliz merkezine girdiğinde, dünyanın gerçekleri ile karşılaşmakta kaçınılmazdı. Kamunun diyaliz merkezinde hasta ve yakınlarının mutlu edilmesi gerektiği söyleniyordu ki; bu memnuniyetin seçimlerde oya dönüşeceğine inanılıyordu. Özel de ise patron denilen biri vardı. Patron sürekli maliyet analizi yapıyor ve hasta sayısının önemini devamlı diyaliz hekimine hatırlatıyordu.Peki bu durumda diyaliz hekimi ne yapmalıydı?

bottom of page