Uzm. Hem. Tülay Berber
Hemodiyaliz Hemşiresi
Meslek Dersleri Öğretmeni
Özel Marmara Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
GÜNEŞİMİZ OLUR MUSUNUZ ?
Acının hiç bu kadar tanıdık gelmediği, hayatımın en kötü döneminde içimden bir ses yazmamı söyledi. İçimdeki sese kulak vermeliydim. Yaşamın hızlı temposu içinde ertelenen istekler, hayaller ve planlardan olsun istemedim; birilerinin sesi olabilmek, yaşamlarına dokunabilmek adına.
Bir an düşünün ki. Bir sabah bulantı-kusma ile uyandınız, tansiyonunuz yüksek. Hastane, doktorlar, kan tetkikleri, ultrasonlar. Sonuçta yüzünüze pat diye vurulan bir teşhis, böbrek yetmezliği.
Olmaz gibi geliyor, değil mi? Oluyor. Beklenmeyen bir misafir olarak çalıyor kapımızı. Parlak ışığın önüne çöken kara bir bulut gibi. Başımıza gelmeden anlayamayacağımız, belki de empati kurma becerisini gösteremediğimiz birçok durum var bu hayatta. Bu durumların bizim başımıza gelmemesinin zerre garantisi yok.
Tansiyon ölçmeyi öğrendim diye havalara uçtuğum ilk günlerde, babamın kan basıncını 220/110 mmHg ölçtüğümde hissettim, diyalizin soluğunu, ensemin tam ortasında. Dört yıldır kemoterapi gören annemin kan değerlerini her kontrol edişimde, böbrek taşı düşüren en yakınımın ağrılarına tanıklık ettiğimde, yıllarca beraber çalıştığım hemşire arkadaşımın diyalize başladığını duyduğumda ve aylarca bize yemek siparişlerimizi getiren delikanlıyı diyaliz makinesine bağladığımda diyalizin soluğu yine ensemdeydi. O kadar kolay değildi bunu kabul etmek, kabullenmek. İşte böbrek yetmezliği bu kadar hayatımızda, bu kadar yakınımızda.
Hepimiz birbirimizin gerçekliğinin bir parçasıyız. Başkalarının sizin üzerinizdeki etkisini ve sizin onların üzerindeki etkinizi görmezden gelemezsiniz. Harekete geçmek için işaret bekleyenlere, umursamayanlara karşı umursayanlara, hissedemeyenlere karşı hissedenlere bu sözlerim. “Bugünün hiçbir zaman yeniden doğmayacağını düşünün” demişti, Dante. Tüm yaşamını değiştirecek bir karar verecek olanlar, sizler umudumuzsunuz. Bugün onlara, yarın size-bize, unutmayın.
İnsan duyarak, görerek, dokunarak, hissederek, paylaşarak var oluyor aslında.
Hayata tutunmak için mutlaka bir sebebimiz olmalı. Madem hayat paylaşıldıkça güzel, paylaşalım. Hayat üç gün. Kalkın, canınızı paylaşın, çoğalın. Bir bağış dalgası oluşturun etrafınızda, varlığınız anlam kazansın. Bir kişinin hayatını kurtaracak, size ise ömrünüzün iç huzurunu verecek bir süreç. Haydi coşkuyla yaşamı kucaklamaya.
Sesimi duyurabildiğim, hissedipte yüreğimize dokunmak isteyenler, ne iyi ettiniz de geldiniz. Güneşimiz olmaya hoş geldiniz!
Yayın Tarihi: 15/10/2016