HEPATÄ°T-C ve HEMODÄ°YALÄ°Z
​
Hepatit-C ( HCV ) RNA virüsleri grubuna aittir. Ä°nsanlara bulaÅŸtığında, karaciÄŸeri çoÄŸalmak için rezervuar olarak kullanan, çoÄŸunlukla dış ÅŸartlara dayanıksız ve diÄŸer virüslere göre küçük boyuttadır. Normal bireylerde geçiÅŸ yolu kan ve cinsel yolla olur. Akut karaciÄŸer yetmezliÄŸi, kronik karaciÄŸer yetmezliÄŸi(siroz) ve karaciÄŸer kanserine yol açma riski mevcuttur. KaraciÄŸer üzerindeki ölümcül etkilerin ortaya çıkması genellikle, 15-20 yılı bulur. HCV normal bireylerde ayrıca böbrekleri de tutarak glomerulonefrite ve kronik böbrek hasarına yol açabilmektedir.
​
Diyaliz hastalarında ise, topluma göre HCV görülme oranı hayli yüksektir. Bunun sebebi olarak, diyaliz hastalarının bağışıklık sistemindeki zayıflığın, virüsün geçmesini kolaylaÅŸtırması olarak düÅŸünülmektedir. Diyaliz hastalarında, virüs geçiÅŸinin kan ve cinsel yol dışında baÅŸka yollarla da olduÄŸu düÅŸünülmektedir. Mesela HCV hastasının kullandığı çarÅŸafı yıkamadan baÅŸka hastada kullanmak veya saÄŸlık personelinin virüslü hastada kullandığı eldiveni deÄŸiÅŸtirmeden diÄŸer hastada kullanması, bu hastaların HCV olmayan hastalarla karışık ve yakın mesafede diyalize alınması, HCV makinesinde negatif hastanın alınması, sık sık hastaya kan verilmesi gibi faktörler ileri sürülmüÅŸtür.
​
Gerçekten de, 1990'lı yıllarda hijyenik kuralların ihmali ve yukarıda saydığım ÅŸekilde davranışlarla virüs diyaliz hastalarının neredeyse yarısına bulaÅŸmıştır. Virüs dış ortamda ancak saatlerce yaÅŸayabilir. Dolayısıyla virusun bulaÅŸmasını önlemek için; diÄŸer hastalarla yakın temasın kesilmesi, karışık makinalarla diyaliz yapmamak yani HCV makinasını ayırmak, eldivenin her hastada deÄŸiÅŸimi, HCV makinasının çift temizliÄŸi, hijyenik malzeme kullanımı, HCV'li hastanın kullandığı malzemelerin (çarÅŸaf, yastık vb.) ayrılması, sık kan verilmemesi gibi önlemler alınır.
​
Nitekim 2000'li yılların başında tüm bu kurallara uyulmuÅŸ, HCV'li hastalar salonda ayrı bir yerde ve makinada alınmış, eritropoetin gibi kan yükseltici ilaçlar kullanılıp kan verilme sıklığı azaltılmıştır. SaÄŸlık personeli bu hastalara bakım konusunda eÄŸitilmiÅŸ ve bir taşıyıcı olmaları engellenmiÅŸtir. Sonuçta ÅŸu anda HCV görülme oranı yüzde 5'in altına düÅŸürülerek büyük bir baÅŸarı elde edilmiÅŸtir. HCV'li hastaların gastroenteroloji uzmanlarınca takibe alınması da saÄŸlanmış, akut dönemde interferon ve kronik tedavide antiviral ilaç kullanımı saÄŸlanarak, diyaliz hastalarında ileride karaciÄŸer yetmezliÄŸi geliÅŸme ihtimali oldukça düÅŸük hale gelmiÅŸtir. Virüse karşı ne yazık ki aşı henüz bulunamamıştır.
​
Diyalize girmekte olan HCV'li hastalar antiviral tedavi ile negatif duruma geldiÄŸinde, normal hastaların içerisinde alınmaya baÅŸlanır ve tekrar pozitifleÅŸme yönünden yakından takip edilir. Bu yer deÄŸiÅŸimi için, HCV RNA'nın negatif olması yeterlidir. Çünkü HCV tetkiki bir antikordur ve virüs temizlense de pozitif kalır. HCV tetkiki viral yükü göstermez, yanlış pozitif olabilir, ancak HCV RNA ise çok duyarlı bir testtir ve negatif ise hastada virüsün kalmadığını gösterir. Bu konuda farklı fikirler vardır, RNA negatif olsa da HCV hala pozitif olduÄŸu için aynı makinede devam edilmesi gibi. Bizim yaklaşımımız HCV RNA temeline dayanır, negatif ise hasta da negatif kabul edilir. Farklı yaklaşımlarda çekincenin kaynağı HCV olduÄŸu bilinen hastanın diÄŸer hastalarla beraber alımının negatif hastalarda rahatsızlığa yol açmasıdır. Hekim de, diÄŸer hastalarda HCV geliÅŸirse, başım aÄŸrır korkusu taşır ve negatif RNA'lı hasta aynı makinede devam eder.
​
Özetle geçmiÅŸte çok ciddi ve adeta diyaliz hasta grubunda endemik olan bu virüs, hem hijyenik kurallar, hem makina ayrımı, personel eÄŸitimi, az kan verilmesi ve baÅŸarılı antiviral tedavilerin bulunmasıyla, görülme oranı, yüzde 90’ın üzerinde azalmıştır. Hastaların hem kısa dönem hem de uzun dönemde HCV'ye baÄŸlı komplikasyonlardan ölüm riski neredeyse sıfırlanmıştır. HCV ile mücadelede alınan sonuçlar, nefroloji-diyaliz camiasının büyük bir baÅŸarısı olarak deÄŸerlendirilmelidir...
Doç. Dr. Metin Sarıkaya
Nefroloji Uzmanı
S.B. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi
​
Yayın Tarihi: 28/10/2016