top of page

 

İYİ GÜNDE, KÖTÜ GÜNDE

 

Yaş: 20

Yer: Behçet Uz Çocuk Hastanesi Cerrahi binası önündeki bank.

Kişi: Salya sümük ağlayan ben.

 

Böyle başladı benim mesleki hikayem; 21. yılıma geldiğim yolculuğum.

 

Daha dün gibi. Çok ağlamıştım; “Neden çocuk hastanesi” diye. Mesleğimiz zor, daha yolun başı, küçüğüm, korkularım var. Tüm bunların üzerine birde; çocuklar, çocuklar…

 

Anlamadan geçmiş bir 20 yıl var, şu an arkamda. O gün ağladığım güne, bugün gülümseyerek bakıyorum.

 

Yanık servisiydi, bana açılan ilk kapı. O günlerden aklıma ilk gelen, hemşire ablalar. Kaç yıldır çalıştıklarını sorduğumda “ 5 yıl” gibi bir cevaba bile hayran kalıyordum. Ne kadar uzun. İş yapışlarını dikkatle izler “Bende onlar gibi olabilecek miyim acaba?” sorusunu sorardım. Öğrenciliğim nöbetlerle yanık servisinde geçti.

 

Sonra gelsin İntaniye servisi. Artık 3 yıllık hemşireydim. Yanık servisinde tohumdum, İntaniye servisinde filizlenmeye başladım. Çocuklara zarar vermekten korkarak başladığım mesleğime, artık bir faydam dokunuyor küçük yüreklere diye devam ediyordum.

 

İntaniye servisi anne refakatçı alınan bir servisti. Annelerin orada olma nedeni, çocuklarını fiziksel olarak beslemek, duygusal olarak sarıp sarmalamaktı. Aldığı- çıkardığı takibine gittiğim de “Evet annesi, neler yedi akşam yemeğinde ?” sorusuna “ Hemşire hanım, bir şey yediremedim” cevabı aldığımda kızardım anneye. “Nasıl yediremezsin?”diye.

 

Ah, bilseydim sonradan başıma gelecekleri, hiç kızmazdım. Büyük bir ihtimalle, arkamdan “Çocuğun olduğunda sende görürsün” dediler.

 

Mesleğimin 5. Yılında evlendim. Çocuğum oldu. Ben, annesi olarak yediremediğim günler oldu. Doktorumuz “Bir de hemşire olacaksın, nasıl yemiyor dersin, 100 gram bile almamış” diye kızdığında hatırladım, arkamdan annelerin ettikleri o güzel duaları. Gerçekten yemiyorlarmış çocuklar.

 

Artık ağaç oldum ve Onkoloji servisindeyim. Mesleğimin 9. yılındayım ve bir anneyim. 6 ay çalıştım. Sayfalarca yazabilirim bu 6 ayı. Özetlemek gerekirse; 6 ay süresince taktığım maskemi hiç çıkarmadım. Gözyaşlarım görünmesin diye.

 

Şimdi ise bir ormana sahibim. 12 yıldır periton diyaliz hemşireliği yapıyorum. Sorduklarında “Bir daha dünyaya gelsem yine hemşirelik mesleğini seçer ve yine periton diyaliz hemşireliği yapmak isterim” cevabını veriyorum.

 

İlk başladığım günlerde kendime çok kızmıştım “Ayşen, ne güzel işin vardı, öğrenmiştin. Burası çok farklı, nasıl öğreneceksin şimdi tüm bunları” diye.

 

Öğrendim. Hastanemizde yeni oluşturulmuş bir birimdi periton diyalizi. Mesleğimizde her alan çok zor ve yoğun. Pediatrik periton diyalizi de öyle.

 

Periton diyalizinin ilk yıllarına döndüğümde hatırladığım sadece koşuşturmaca. Hem hızlıca öğrenmen gerekiyor, hem de öğrendiklerini uygulaman. Düşünün, merdivenlerden inerken “İnşallah, ayağım takılır düşerim. Alçıda biraz dinlenirim” diye söylendiğim yıllar.

 

Ya da katater için gece çağırdıklarında “Uykum var gelemem, hasta beklesin” deyip telefonu kapatacak kadar yorgun. Eşin gelip “Hastaneye gitmen lazımmış. Doktor bey beni aradı” dediğinde “ Beni niye aramıyor” diyecek kadar hatırlamıyorsun söylediklerini. Hastaneye gittiğinde ise dalga konusu oluyorsun.

 

Bir Perşembe akşamı. Saat 20:30. Uyumuşsun. Nedenini artık hepimiz biliyoruz; yorgunluk. Sabah mesaiye gitmek için kalktığında, gözüne çarpan telefonun. Baktığın da ise, gördüğün cevapsız aramalar. “Aaa, babam aramış. Daha erken. Hastaneye gidince babamı arayayım” diye içinden geçirirken, çalan telefon. Arayan annen. Bu saatte bir terslik olmalı. Sesi kötü. “ Anne, tamam üzülmeyeceğim. Anneannemi mi kaybettik, babaannemi mi?” Yaşlılar çünkü. Annemin verdiği cevap; “baban”.

 

Bugün baktığımda mesleğimin, özellikle periton diyaliz kısmının, götürdükleri kadar getirdikleri de oldu.

 

Ormanız demiştim ya. Bir sürü çocuğum var, onların anneleri var, babaları var, kardeşleri var. Hepsiyle gönül bağımız var. Kocaman bir ailem var.

 

Hep beraber öğreniyoruz, öğrendiklerimizi hayatımıza geçiriyoruz. Onları evlerine yolcu ediyoruz. Ayda bir mutlaka kontrollerde görüşüyoruz. Toplantılar yapıyor, piknikler düzenliyoruz. Birlikteyken, böbrek nakli olup ya da melek olup gidenleri yad ediyoruz. Her şeye rağmen mutluyuz.

 

Mesleğimin 21.yılındayım.” Nerdesiniz şimdi” diye sorarsanız, yine Behçet Uz Çocuk Hastanesi’ndeyim. İkinci evimdeyim.

20 yaşında öğrenci olarak başladım. Okul bitti. Aşık oldum. Evlendim. Kızım oldu. Artık 16 yaşında. Saçlarımda beyazlarım oldu. Ne olduysa iyi ve kötü, çok sevdiğim hastanemde oldu.

Hem. Ayşen Toktay

 

aysentoktay@hotmail.com

 

Çocuk Periton Diyalizi Sorumlu Hemşiresi

 

İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi

Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Yayın Tarihi: 14/05/2016

bottom of page