top of page

 

ORUÇ VE HASTALIKLAR !

 

Kimler oruç tutamaz? 
Tutmayanlar hayvan mıdır?

Tıpkı namaz gibi, hayvanlara oruç diye bir emir de iletilmemiştir. Yani; inanç bilinci olmayan bir varlık, ibadetten de muaftır. Zaten garibim hayvanlar, tüm gün yiyecek birşeyler arar, çoğunlukla aç gezer veya açlıktan ölürler. 

İnsanlara gelince; müslüman olmayanların, böyle bir yükümlülükleri yoktur veya inançlarına göre, mesela ortodokslar bir ay et yemezler, bu et orucudur. Budistler inançları gereği nefislerini kontrol etmek için çok az yerler. Mesela ben her zaman, günde iki öğün yediğim için ( öğlenleri yemem) yılın 12 ayı oruçlu gibi gezerim. Sadece sabah ve akşam yerim. Ama arada çay ve kahve içtiğim için oruçlu sayılamam tabii.

“Namaz kılmayan hayvandır” diyeni duyduk da, “oruç tutmayanlar hayvandır” diyeni henüz duymadık, şükür. Belki namaz için bunu diyen zatı muhtereme! sormadan bir karara varmak uygun olmayabilir. Hazretleri bu konuda ne diyor, bir dinlemek lazım. Yani tutmayan hayvan mıdır? Bu sorunun cevabı henüz bilinmiyorsa da açıklamaya çalışacağım.

Girizgahımız biraz espri içeriyor tabi, ama gelelim asıl konuya: Hekim gözüyle bakarsak, oruç dendiği zaman biz kimlerin, mutlaka tutması gerektiğini söyleyemeyiz. O kısmı bizim haddimizi aşar ve bu diyanet işlerinin karışabileceği bir konudur. Ancak; bir hekim olarak, kimlerin oruç tutmaması gerektiğini ve sağlık açısından yaratacağı sıkıntıları söyleyebiliriz. Kısaca özetleyeyim.

 

Şeker hastalarının oruç tutması doğru değildir. İlaç veya insülin kullandıkları için gün içinde yemek ve ara öğün almazlarsa kan şekeri düşer yani hipoglisemi komasına girebilirler. Bu durum ise geri dönüşsüz beyin hasarına yol açabilir.

 

Böbrek hastaları için durum gayet nettir (böbrek uzmanıyız ya, daha net konuşabiliriz!); gün içinde on iki saatten fazla süreyle böbreği susuz bırakmak böbrek kanlanmasını azaltır ve böbrek hasarını daha da ilerletir. Gün içinde en az 1,5 litre su içilmesi ve böbreğin düzenli kanlanması gereklidir. Ben iftar ve sahur arasında o suyu tüketirim ve yeterlidir derseniz yanılırsınız, çünkü vücut gece boyu içilen suyu sabaha kadar atar.

 

Üre ve kreatinin tetkikleriniz normalden yüksekse ve idrarda protein kaçağınız varsa, bunlar böbrek hastalığı belirtileridir ve oruç tutmanız sakıncalıdır.

 

Diyalize giren hastalar oruçlu halde bu tedaviyi tolere edemez, diyalize girmedikleri günlerde ise oruçlu kalmaları beslenme bozukluğu ve kas kaybına yol açabilir. 


Böbrek nakli yapılan kişilerde oruç tutmamalıdır. Hem çoklu ilaç kullanımı aksar, hem de gün içinde susuz kalmak nakledilen böbrek için zararlı olabilir.

 

Kalp yetmezliği olan hastalarda da oruç tutmak durumu kötüleştirir, çoklu ilaç kullanan bu hastalar gün içi uzun süre aç ve susuz kalırsa, kalp performansı daha da düşer ve nefes darlığı ile yere yığılırlar, ayrıca ileri derecede halsizleşirler.

 

Böbrek taşı düşürmekte olanlar da gün içinde üç litre kadar suya ihtiyaç duyarlar, oruç tutarlarsa taş idrar kanallarını tıkayarak böbrek hasarına yol açabilir. 


Tansiyon hastaları ise oruç tutabilir ve ciddi tuz kısıtlamasında bu dönemde biraz gevşeklik tanınabilir, bir çay kaşığı tuz kullanabilirler. Oruç durumunda ilaçlarını sahur ve iftara denk getirebilirler, ancak gün içinde susuzluk ve açlık nedeniyle tansiyonları düşebilir ve ilaç dozunun azaltılması gerekebilir. Bu durumda bizlere başvurabilirler ve ilaçları yeniden düzenleriz. 

Kanser hastaları veya kanser tedavisi görenler de oruç tutamaz, kanser hücreleri gün içinde aşırı kalori ve proteini vücuttan çalarak büyüdüğünden, oruç tutmak ciddi kilo ve kas kayıplarına yol açabilir.

 

Psikolojik bozukluğu olanlar ve ilaç kullananlar, bu ilaçların yan etkisi nedeniyle gün içinde ağızda kuruluk ve susuzluk duyarlar ve bu durum oruç tutma halinde kanda sodyum düşmesine yol açabilir, kusmadan tutun şuur kaybına kadar sıkıntılar gelişebilir. Bu hastalar oruç tutmayı denese de, şikayetleri olursa orucu bırakmalıdır.

 

Mide ülseri veya gastriti olan hastalarda, uzun süreli açlığın yol açtığı mide asidi artması sonucu, ülser veya gastrit daha da ilerleyebilir. Ancak ülser ilaçları sahurda kullanılarak oruç denenebilir, buna rağmen mide şikayetleri artarsa bünye fazla zorlanmamalıdır. Zorlandığında durum mide kanamasına dahi yol açabilir. 

Kabaca aklıma gelen durumlar bunlar ve toplumda en sık görülen hastalıklar yönünden konuyu özetlemeye çalıştım. Daha farklı hastalıklarda, oruç için doktorunuza danışmanızı öneririm. Neticede hastalıklara maruz iken oruç tutarsanız, bu ibadet bünyenize zarar verebilir. Bizlere göre, özellikle kronik hastalıklarda sağlığın korunması için ve hastanın daha da kötüleşmemesi için oruç kararı hekime danışılarak verilmelidir. Dinimiz zaten bu engeller nedeniyle oruç tutamayanlara kolaylıklar sağlamıştır. 


Yine işin espri kısmı ama, aslında hasta haliyle illa oruç tutacağım diyen kişi, namaz kılmayan için hayvan diyen akıllıya! sorsanız tövbe haşa belki benzetme yapabilir, ama bence sadece biraz cahil sayılmalıdırlar!

Hastalığı veya mazereti yokken oruç tutmayanlar da tabii ki insandır. İnançlara, mezheplere, dünya görüşüne göre ibadetler değişiklik gösterebilir. Buna saygı göstermeliyiz. Oruç tutmayanlar da tutanlara duyarlı olmalı, en azından onun nefsiyle mücadelesine ve bu zor ibadetine saygılı olmalıdır. 

Eski dönemlerde Erzurum'da oruçlu bir adam acıkmış ve susamış halde bir sokaktan geçerken, bakmış bir adam da evinin önünde sofra kurmuş habire yiyip içiyor. Oruçlu adam kızgın halde durmuş. Adama "yahu utanmıyor musun? Ramazan'da güpegündüz yemeye içmeye" demiş. Diğer adam "vallahi kardeşim ben Ermeniyim, bizim dinde oruç yoktur" demiş. Oruçlu olan adam ise galiba biraz imrenmiş "ulan demiş, yat kalk da dinine şükret, biz her sene bir ay aç geziyoruz!" demiş ve yoluna devam etmiş. Yani özetle herkes kendi inancının gereğini yapmakla yükümlüdür. Bu hikayeyi okuyan her müslüman, oruçta birşey yiyeni gördüğünde aslında nefsinin sınandığını ve kendi sevabının nefsine hakim oldukça arttığını bilir. Akılsız adamlar ise hala günümüzde oruç tutmuyor diye insanlara saldırabiliyor. 

Namaz ve oruç dahil her ibadet tamamen bireyle Allah arasındaki bir buluşmadır ve buna karışmak hiçbirimizin haddine düşmez. Biz hekimler ise hastalıklar nedeniyle bazen ibadete karışıyoruz, ama bunu hastanın iyiliği ve sağlığı için yapıyoruz, haddimizi aşan kararlar vermiyoruz, bunu hastaya söylerken vicdanen rahat olduğumuz için, hastalar önerilerimize uymakta tereddüt etmemelidir. 

Doç. Dr. Metin Sarıkaya

 

dr.metinsarikaya@gmail.com

 

Nefroloji Uzmanı

S.B. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Yayın Tarihi: 24/06/2016

bottom of page