Op. Dr. Mesut Kösem
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı
Acıbadem International Hastanesi
DAMARYOLU 2: ÜLKEMİZDE DAMARYOLUNUN DURUMU
Dünyada damaryolunun önemini anlatmak için “Damaryolu, hemodiyaliz hastalarını hayata bağlayan köprüdür” sloganı kullanılmaktadır.
Günümüzde tıbbın ve cerrahinin her alanında olduğu gibi; damaryolu operasyonları içinde uzmanlaşma zorunlu hale gelmiştir. A-V fistül ve greft operasyonlarında, tecrübenin belirli kişiler üzerinde toplanması zorunludur. Çünkü ilk operasyonlarda kullanılabilir bir fistül oluşturma oranı % 50-70 düzeyindedir. Ama bu konuda tecrübeli damar cerrahları tarafından başarı oranı % 90-95 seviyesine gelebilir.
Damaryolu operasyonları için, başarı oranının yükselmesinde; bu konuya ilgi ve yapılan operasyon sayısı önemli kriterler olarak gözükmektedir. Bu operasyonlarda, tecrübe kazanmak için gerekli operasyon sayısı, damar cerrahisindeki diğer operasyonlara göre oldukça fazladır. İlk 500 operasyonda başlangıç düzey, 500-1000 operasyonda orta düzey, 1000-5000 arasında ise ileri düzey tecrübeli damaryolu cerrahı kavramından söz edilebilir.
Ülkemizde hemodiyalizin gelişimi içinde uzmanlaşma genel olarak gerçekleşmesine rağmen damaryolu konusunda uzmanlaşma sağlanamamıştır. Ülkemizde 15-20 yıllık süreçte 600 Dahiliye uzmanı üst ihtisas yaparak Nefrolog ünvanını almıştır. 3000 tane hekim sertifikasyon eğitiminden geçerek, sertifikalı sorumlu diyaliz hekimi ünvanını almıştır. 10.000 tane hemşire de eğitimden geçerek sertifikalı diyaliz hemşiresi ünvanını alarak veya üniversitelerin diyaliz teknikeri yetiştiren diyaliz bölümlerinde, özel eğitimler alarak hemodiyaliz işlemini yapma yetkisini almıştır. Bu süreçler içinde damaryolu operasyonları için uzmanlaşma ihtiyacı görmezden gelinmiştir. Diyaliz sektörü, Kalp ve Damar Cerrahisi ihtisası içinde hemodiyaliz için damaryolu konusunun ağırlıklı olarak işlendiğini düşünmüş ve her cerrahın bu işi yapabileceğine bir süre inanmıştır. Oysa ki; Kalp ve Damar Cerrahisi çok geniş bir konuydu ve damaryolu konusu bu branş için uzmanlık eğitiminde ancak % 1-2 kadar yer işgal ediyordu. Damaryolu operasyonları öncesi hastanın damar sisteminin Renkli Doppler USG ile değerlendirilmesi başarı oranını artırmaktadır. Bu cihazın eğitimi de rutin olarak ihtisas içinde verilmemekteydi.
Bu operasyonların lokal anestezi altında yapılması gerekliliği ise bu cerrahları zorluyordu. Hastaların bu operasyonlara psikolojik olarak hazır olmaları ve 1-3 saatlik operasyon sürecinde cerrahla uyumlu olmaları gerekiyordu. Kalp ve Damar Cerrahisi neredeyse tüm diğer operasyonları, genel anestezi veya epidural anestezi altında, anestezi ekibinin desteği ile gerçekleştiriyordu.
Ama gerçekler bir süre sonra ortaya çıkmaya başlamıştı. A-V fistül-Greft operasyonlarını Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanları yapmak istemiyorlar veya yapsalar da yüksek oranda başarısızlık söz konusu oluyordu.
Kamu hastanelerinde ise durum biraz daha karmaşık idi. Koskoca kalp ameliyatlarının yapıldığı kamu hastanelerinde, bu hastaların hiç yüzüne bakılmıyor veya 2-3 ay sonraya randevu veriliyordu.
Hastalar için ise büyük bir travma söz konusu idi. 15 dakikada takarlar denilen fistül operasyonları 2-3 saat sürüyor ve hastaların duyduğu acı da katlanılmaz seviyelerde olabiliyordu. Bütün bunların üzerine, birkaç hafta sonra fistülün çalışmadığını öğrendiklerinde ise bu hastaları tekrar operasyona ikna etmek, hiç te kolay olmayacaktı.
Yayın Tarihi: 30/09/2016